top of page

Mimarlık Ve Pedagoji
Pedagoji ve Mimari İle Birlikte Etkili Okul/Sınıf Tasarlamak

Okulların sınıfları ve ÅŸekli/ÅŸekli eÄŸitim için uygun deÄŸildir ve çocukların birbirleriyle etkileÅŸimini desteklememektedir. DoÄŸal aydınlatmanın olmaması, pencerelerin konumlarının mantıklı gelmemesi, malzeme ve renk ÅŸemalarının çocukların becerilerinin geliÅŸiminde bir pekiÅŸtirme olarak deÄŸil, engel oluÅŸturacak ÅŸekilde kullanılması. Ek olarak, didaktik ve bunların doÄŸa ile baÄŸlantısı, ayrıca iç ve dış mekanlar etkileÅŸimi, özerkliÄŸi, keÅŸfi, merakı ve iletiÅŸimi teÅŸvik etmek için tasarlanmamıştır. Çevre, mimarlık ve pedagoji ile diyalog içinde çocukların ve yetiÅŸkinlerin öÄŸrenme deneyimleriyle iliÅŸkili olarak ÅŸekillenir. Pedagoji ve mimarlık arasındaki yapıcı kesiÅŸim, farklı taraflar baÅŸka bakış açılarının ve buna baÄŸlı olarak aynı nesneleri gözlemleyebilecekleri baÅŸka dünyaların ve çerçevelerin var olduÄŸunun “farkında olduklarında” meydana gelir.

​

Pedagoji ve didaktik konusunda, bir okulun bazı alanlarının tasarımında veya uyarlanmasında eÄŸitim alanına bilgi verme ve pedagoji ile mimariyi birleÅŸtirme fikri yeni deÄŸildir. Maria Montesorri, Peztalozzi, Guiseppina Pizzigoni, Loris Malaguzzi ve Rudolf Steiner  sadece birkaç örnek. Bu büyük eÄŸitimciler, uygun ÅŸekilde uygulanması için kaçınılmaz olarak uygun bir alana ihtiyaç duyan bir öÄŸretim yöntemini doÄŸurmak için çalıştılar. 1940larda Ä°talya'da ortaya çıkan Reggio Emilia Metodu'nun öncüsü olan Ä°talyan eÄŸitimci ve psikolog Loris Malaguzzi, çocukların öÄŸrenme süreçlerini çevreleriyle olan iliÅŸkileri açısından ÅŸöyle tanımlar:

​

  • Ä°lk adımda, ebeveynleri ve öÄŸretmenleri olarak yetiÅŸkinler,

  • Ä°kincisi, yaşıtlarıyla

  • Üçüncüsü, çevreyle olan iliÅŸkileri aracılığıyla onları çevreleyen fiziksel çevre. Malaguzzi için fiziksel çevre üçüncü bir öÄŸretmendir. Bu söylem aynı zamanda fiziksel çevrenin eÄŸitim ortamı için öneminin ve adil ve eÅŸitlikçi bir okul sistemi inÅŸa etme potansiyelinin altını çizmektedir. Çevre, mimarlık ve pedagoji arasında sürekli bir diyalog içinde, projeler ve öÄŸrenme deneyimleriyle iliÅŸkili olarak etkileÅŸime girer, deÄŸiÅŸir ve ÅŸekillenir. (Loris Malaguzzi).

 

Ve akıllara ÅŸu soruyu getiriyor. . . Çevremiz nasıl öÄŸretiyor?

 “ÇocuÄŸa bir eÄŸitimci olarak hareket edebilmek için ortamın esnek olması gerekir: Güncel ve duyarlı kalabilmesi için çocuklar ve öÄŸretmenler tarafından sık sık deÄŸiÅŸtirilmelidir. Kendi bilgilerini inÅŸa etmede öncü olma ihtiyaçları için.” Lella Gandini (1998)

​

Reggio Emilia yaklaşımına baÄŸlı olarak eÄŸitim mekanlarına verilen önem üzerine yapılan çalışmaların çoÄŸu, yaratıcı, esnek, keÅŸfetme ve sosyalleÅŸme ortamı saÄŸlayan mekanların gerekliliÄŸine odaklanmaktadır.(Yarı açık alanlar, avlular), Yatay planlama ve az katlı binalar ve meydanların tasarlanması (sosyalleÅŸme açısından pedagojik anlamı, ÅŸehirlerdeki meydanlar gibi buluÅŸma alanları.)

​

Reggio Emilia eÄŸitim anlayışının çocukların okuldaki fiziksel, motor ve biliÅŸsel geliÅŸimleri açısından önemsediÄŸi doÄŸayla bütünleÅŸme ilkesi baÄŸlamında doÄŸal ışık, doÄŸal malzeme kullanımı ve ÅŸeffaflık önemlidir. Oyun ve öÄŸrenme için kullanılan araç ve gereçler doÄŸal malzemelerden yapılmakta olup, okulda bitkiler kullanılarak öÄŸrencilerin doÄŸa ile iliÅŸkisi güçlendirilmektedir. Sadece bir binada kendimize sormamız gerekiyor, içinde gerçekten nasıl hissettiÄŸimizi? Güvenli, terk edilmiÅŸ, depresif, görmezden gelinen, sefil veya evde. Ortamların tasarımı, öÄŸrencileri daha üretken toplumlar, özgüven, güvenlik ve merak yaratmaya motive etmelidir.

​

 Yenilikçi eÄŸitim modellerinde, öÄŸretmenin öÄŸrencinin önündeki ve karatahta karşısındaki didaktik konumundan ziyade, kendisini öÄŸrencinin yanında yol gösterici bir figür olarak konumlandırması gerekir. otorite ve disiplin figürü. Bu durumda öÄŸretmenin sınıf içindeki fiziki konumu deÄŸiÅŸmeli, öÄŸretmen masasının tahta önündeki yeri sorgulanmalıdır. Neden? Niye? Çünkü fiziksel çevre birçok davranışa ve düÅŸünceye yön verme iÅŸlevine sahiptir ve bu durumda yıkılmaya çalışan hiyerarÅŸiyi kaçınılmaz olarak korur. Bu nedenle, sınıfın fiziksel ortamındaki tasarım, karar vermeyi etkiler ve öÄŸrencilerin bu geleneksel hiyerarÅŸiyi kırmaya nasıl yardımcı olabileceÄŸini etkiler.(3) EÄŸitimde bir baÅŸka örnek, paralel sıralar karşı karşıya gelecek ÅŸekilde sınıfların kurulma ÅŸeklidir. öÄŸretmen tahtada. Bu geleneksel düzen yerine, öÄŸretmenler, öÄŸrencilerin gruplar halinde veya bir daire içinde oturmasını saÄŸlayarak bu doÄŸrusal alanı parçalamalıdır. Sadece bu küçük ÅŸeyi yaparak, bu düzeni bozarak, bu öÄŸretmenin her öÄŸrenciyi eÅŸit olarak katılmaya yönlendirmesine izin verebilir.  Özetle, bir okulun tasarımını bütüncül olarak ele alırsak, sınırları olmayan ve mimari sınırları olmayan, aynı zamanda yetiÅŸkinleri çocuklardan ayırmadan daha organik ve eÅŸit mekanlar tahsis edersek, çocuk kendini oraya ait hissedecek ve bunu artan özgüvenlerinde, daha olumlu bir tutumda ve daha iyi eÄŸitimde yansıtacaktır.

​

Bir okul birçok farklı açıdan görülebilir. Mimar açısından bunlar: küçükten büyüÄŸe, mobilyalarla ilgili detaylardan öÄŸretim mekanlarına, binanın perspektifinden, okulun hacminden kentsel çevredeki ve ÅŸehirdeki yerine, Daha sonra yönetim, öÄŸretmen ve velilerin bakış açısını yorumlamak açısından okul büyükten küçüÄŸe, genellikle okulun çevresiyle olan iliÅŸkisinden baÅŸlayarak, dersliklerden mobilyalara, okul içinde çalışanlar tarafından kullanılan didaktik ve teknik nesnelere kadar öÄŸretim ortamları.  Mekanları ve didaktiÄŸi yeniden düÅŸünmek üzerine araÅŸtırmalar bir fırsat olarak algılanmıştır. ÖÄŸretmenler ve çocuklar tarafından algılanan refah duygusunu deÄŸiÅŸtirmeye ve iyileÅŸtirmelere izin vermeye baÅŸlanmalıdır.

​

Yapay, plastik, gri beton ortamlarda yaşıyoruz. Bu koÅŸullar bizi olumsuz etkileyen ve kendimizden ayıran manyetik alanlar yaratır. Bu nedenle çocukların doÄŸa ve bitkilerle baÄŸ kurabilecekleri yarı saydam alanlar yapıya dahil edilmelidir. Çocuk ve eÄŸitim psikolojisinde renk seçimi önemli bir faktör olduÄŸundan koyu renklerden kaçınılmalı, mutluluk ve enerji veren canlı renkler ile doÄŸal tonlar arasında yumuÅŸak geçiÅŸler saÄŸlanmalıdır. Aynı alanda farklı renk tonlarının kullanılması hem mekanın ayrılmasına hem de istendiÄŸinde süreklilik duygusu yaratarak planlama yapılmasına olanak saÄŸlar. Birçok tasarımcı bu faktörleri görmezden geliyor. Işık, ses, gün doÄŸumu, renkler vb. insan psikolojisini etkiler ve bunu bilerek tasarımcılar olarak binalarımızda bunu iyileÅŸtirmeye ve kolaylaÅŸtırmaya yardımcı olabiliriz (yeni ve mevcut güçlendirmeler). Çocuklar doÄŸayla baÄŸlantılı olmalıdır ve Johan Pestalozzi'nin savunduÄŸu gibi, doÄŸayla temas halinde kalmanın önemi hayatımızda çok önemli bir roldür. Çocuk kendini doÄŸada tanır ve biz tasarımcılar olarak her projede yeÅŸil alan miktarını en üst düzeye çıkarmalıyız. Sonunda, çocukların kendilerini yaratabilecekleri ve kiÅŸiliklerini oluÅŸturabilecekleri bir ortam yaratabiliriz.

 

 Birlikte kullanılan pedagoji ve mimari örneklerinden biri,  Waldorf mimarisinde özümsenebilir. GeniÅŸ açıklıklar saÄŸlamak ve güneÅŸ ışığının odaların içine ve ÅŸekilli organik formlara ulaÅŸmasını saÄŸlamak önemlidir. Ayrıca ahÅŸap kullanımı mekanlarda sıcak ve samimi bir atmosfer yaratır. KöÅŸeli duvarlar yapıya dahil edilmezken daha fazla esneklik hakimdir çünkü biz insanlar hayatımızın her alanında esnek olması gereken varlıklarız, alanlarda mimari sınırlar olmamalıdır. Aslında, bir toplumun devlet okulu sisteminin durumu, bir toplumun genel refahının bir barometresi olarak kabul edilebilir: eÄŸer okullar eÅŸitse ve öÄŸrenciler öÄŸrenmeleri gereken ÅŸeyi öÄŸreniyorlarsa, o zaman topluluk geliÅŸiyor demektir. Okul demek toplumu iyileÅŸtirmek demektir.

 Bütün bu basit deÄŸiÅŸiklikler, öÄŸrencilerin tutumları, derse katılımları, ilgi ve meraklarını harekete geçirerek sürece katkı saÄŸlayan aktif bireyler yapacaktır.

​

​

​

bottom of page